NAZİ
DÖNEMİNDE TOPLU BEDEN VE DANS GÖSTERİLERİ
Batı'da
XIX. yüzyılın ikinci yarısı bedenlerin kitlesel düzeyde
biçimlendirildiği, ehlileştirildiği, itaatkar hale getirildiği
bir dönemi temsil ediyordu. Kışlalarda, okullarda, hapishanelerde
iktidarın disipliner kodları bedenlerin üzerine kazınmaktaydı.
Ordudaki ve okullardaki beden eğitimi eril bir disiplinle terbiye
edilmiş bir yurttaşlar topluluğu yaratmak açısından önemli bir
role sahipti. Ulusların inşa edilmekte olduğu XIX. yüzyılda
devlet ulusal birliğin gücünü sergilemek amacıyla kitlesel
seremoniler düzenlemekteydi. Bedenlerin yığınsal bir biçimde
sergilenmesinin göze çarpan örneklerinden biri kitlesel jimnastik
gösterileriydi. Bu gösteriler erkek savaşçılar kültünü devam
ettiriyor, öz kontrole, disipline, itaate dayalı bir yurttaşlık
idealini öne çıkarıyordu. Bu “toplu egzersiz"lerin bir
amacı da sınıfsal ve bölgesel farkların üzerini örterek üniter
bir ulus miti yaratmaktı.
20.
yüzyılın ilk on yılları boyunca ulus-devletlerin organize ettiği
kitlesel beden gösterileri devam etti. Bu gösterilerle XIX.
yüzyıldaki gösteriler arasındaki en belirgin fark toplu, kitlesel
hareketlerdeki mekaniklik dozunun artmasıydı. Toplumsal kültür
içinde mekanikliğin, standartlaşmanın güçlenmesinin en önemli
nedenlerinden biri Taylorizmle birlikte meta üretiminin
kitleselleşmesi, fabrikalardaki işçilerin organik bedensel
bütünlüklerini yitirerek makine sisteminin parçaları haline
gelmeleri, “robotlaşmaları” idi. İşçi üretime ilişkin her
türlü şahsi inisiyatifini tamamen yitirmiş, rasyonel olarak
kurgulanmış bir kolektif üretim sistemine mekanik bir şekilde
itaat etmek dışında bir şansı kalmamıştı. Taylorist model
fabrika dışındaki toplumsal ve kültürel hayatı, toplu hareket
biçimlerini de etkileyecekti.
1920’li
yıllar kadınlardan oluşan toplu dans gruplarının, revülerin
popülerlik kazandığı yıllardı. Kracauer 1927’de yayınlanan
The Mass Ornament adlı çalışmasında bu dans gruplarının
gösterilerini Taylorizmle ilişkilendirilecekti. Çalışmasında
Tiller Girls adlı kadın dans gurubuna değinen Kracauer bu grubun
sahnedeki toplu hareketinde Taylorist bir rasyonelliğin,
verimliliğin, soyutluğun, düzenin, kesinliğin hakim olduğunu
söyleyecekti. Dans gurubu koordine bir şekilde hareket ediyor,
sahnede yarattığı motiflerle geometrik bir rasyonalite
sergiliyordu. Gruptaki her bir kadın dansçı fabrikadaki taşıma
bandı üzerindeki kendi işini yapan işçi gibi kısmi bir işlevi
yerine getiriyor, işin tümünü kavrayamıyordu. Dans grubundaki
kadınların bacakları fabrikalardaki işçilerin elleri gibi
hareket etmekteydi. Birleşik beden tekrara dayalı hareket içinde
parçalara ayrılıyor, organik özne pasif bir nesneye dönüşüyordu.
Bireysel istem ve yaratıcılık ortadan kalkmış, dansçılar
patronun daha önce belirlediği hareketleri makinesel bir şekilde
tekrar eden otomatlara dönüşmüşlerdi. Bedensel hareketlerin
standartlaştığı toplu dans gösterisinde sahnede yaratılan
geometrik ve mekanik örüntü kapitalist ekonominin soyut
rasyonalitesinin bir göstergesiydi.
1920’li
ve 1930’lı yıllarda Tiller Girls’ünkine benzer gösteriler
sunan Hiller Girls, Hoffmann Girls, Rockettes vb. dans grupları
mevcuttu. Kracauer, Tiller Girls’ün yanı sıra kadın
jimnastikçilerin katıldığı kitlesel jimnastik gösterilerini de
Taylorizmle olan ilişkileri bağlamında ele alacaktı. Toplu
gösterilerde birey kendini kaybetmekte, bir örnek, uyumlu bir
kitlenin parçasına dönüşerek onun içinde eriyip gitmekteydi.
Elbette toplu jimnastik ve toplu dans gösterileri ilk kez XX.
yüzyılın ilk on yıllarında ortaya çıkmamışlardı. Kracauer
XIX. yüzyıldaki organik, mistik, cemaatsel, toplu dans gösterileri
hakkında bilgi sahibiydi. Ancak Kracauer 1920’lerdeki toplu dans
gösterilerinde organik ve tinsel boyutun gerilediğini, gösterilerin
mekanik, daha az doğal hale geldiğini ileri sürmekteydi.
Kracauer’in
yaklaşımında sorunlu olan boyut toplumsal cinsiyete ilişkin
olanıydı. Andreas Huyssen’e göre Kracauer kitle kültürünü
kadınsı olarak gören bildik anlayışı muhafaza etmekteydi.
Patricia Vettel-Becker, “Clarence Holbrook Carter’s War Bride
and the Machine/Woman Fantasy” adlı yazısında Kracauer’in
toplu gösterilere katılanları kadınlar olarak değil kitleler
olarak gördüğünü söyleyecekti. XIX. yüzyılda toplu halde
gösteri yapan kadın dansçılardan azımsanmayacak bir bölümü
geçim sıkıntısı nedeniyle fahişelik de yapıyordu. Dans ederken
toplu olarak bacaklarını havaya kaldıran bu kadınların iç
çamaşırları görünüyordu. Dansçı kadınlar bazen de iç
çamaşırı giymiyorlardı. Dolayısıyla 1920’lerdeki revü
kızları erkek bakışı açısından fahişeliğin izlerini
üzerlerinde taşıyordu. Rockettes topluluğundaki kadınları
öncekilerden ayıran fark hareketlerinin mekanikliği ve bununla
ilişkili olarak erotizmden bir ölçüde sıyrılmış olmalarıydı.
Ama gösterileri, Kracauer’in iddia ettiğinin aksine, cinsel
çekicilik taşımaktan uzak değildi. Proleter fahişeyle
özdeşleştirilen bu kadınlar yapımcının koreografisi, erkek
izleyicinin bakışı ve makinenin geometrik estetiği tarafından
kontrol edilmekte ve sınırlandırılmaktaydı. 1927’de
Kracauer’in konuya bakışı fazlasıyla mesafeli, eril ve
gerçekçiydi! Toplu gösterileri küçümseyen aydınları eleştiren
Kracauer bu tür gösteriler karşısında duyulan hazzın meşru
olduğunu, bu gösterilerin gerçeklik düzeyinin sönük biçimler
altında demode olmuş soylu duyguları geliştirmeye çalışan
sanatsal yapımların gerçeklik düzeyinin daha üstünde olduğunu
söyleyecekti. Öte yandan Kracauer’e göre bu gösteriler bir
yandan kapitalizmin yaklaşan sonunun bir işaretiyken öte yandan
yeni bir ütopyanın imkanlarına da işaret etmekteydi. Kracauer
daha sonraları bu yaklaşımından uzaklaşacak, 1947’de toplu
gösterilerin Alman halkının faşizmi kabul etmesine katkıda
bulunduğunu söyleyecekti.
1920’li
ve 1930’lu yıllar kitlesel üretimin ve tüketimin hızla
geliştiği bir döneme şahit olmaktaydı. Kadınlar kitlesel olarak
çalışma hayatına, tüketim alanına ve kamusal hayata giriyorlar,
oy hakkı ve diğer kadın hakları için mücadele ediyorlardı ve
bu durum patriyarkal düzeni rahatsız etmekteydi. Ama modernlik XIX.
yüzyılın ikinci yarısından başlayarak kitlesel bedeni erkek
egemen disipliner yapılar içinde biçimlendirme, yönetme işinde
tecrübe kazanmıştı. 1920’lerde ve 1930’larda
patriyarkal-kapitalist sistemin yapmaya çalıştığı şey artık
kaçınılmaz bir biçimde kamusal hayata giren kadın kitlelerinin
hareketini Taylorist, disipliner, askeri biçimler içine
sıkıştırarak sınırlandırmak ve yönlendirmekti. Kracauer’in
yaklaşımını eleştiren bazı yazarlar revü kızlarının ve
toplu gösteri yapan kadın jimnastikçilerin bir örnek, düzenli
hareketinin Taylorist değil askeri bir biçime sahip olduğunu öne
süreceklerdi. Kitlesel beden gösterileri erkeklerin katıldığı
askeri yürüyüşler, seremoniler, jimnastik gösterileri
vasıtasıyla da gerçekleşmekteydi. Bu dönemde bayrak törenleri,
askeri bando eşliğinde yapılan yürüyüşler, atletlerin kitle
halinde ritmik yürüyüşleri, kitlesel katılımla dinlenen ulusal
marşlar vb. etkinlikler batıda bir çok ülkede mevcuttu. Naziler
bu tür kitlesel seremonileri ve gösterileri Nasyonal Sosyalist
ideolojinin propagandasını yapmak amacıyla kullanacaklardı.
Nazilerin başvurduğu kitlesel beden disiplini teknikleri modernlik
tarafından bizzat üretilmiş ve onlara sunulmuştu ve bu anlamda
Nasyonal Sosyalizm modernlik projesinden bir kopuşu temsil
etmiyordu, bu projenin belirli bir aşamasına denk düşen bir devam
hareketiydi.
Nazi
yönetimi döneminde stadyumlarda, meydanlarda gerçekleştirilen
kadın jimnastikçilerin kitlesel gösterileri kadın bedenini
disipliner bir koreografinin uzamsal biçimleri, örüntüleri içine
sıkıştırmaktaydı. Jimnastikçilerin hareketleriyle yarattığı
kolektif figürler matematiksel, rasyonel biçimde düzenlenmiş bir
uzamsal pratiğe işaret etmekteydi. Kadının gündelik hayatı
içinde, kendiliğinden bir şekilde, kendi kendine oluşturduğu
yere karşıt olarak kurulan bu soyut uzam eril bir niteliğe
sahipti. Jimnastikçilerin hareketlerini düzenleyen zaman da
böyleydi, uzamsal terimlerle ifade edilebilen, ölçülebilir,
birbirine eşit küçük birimlere ayrılabilen soyut zamandı,
erkeğin zamanıydı. Jimnastikçilerin hareketleri en basit uzamsal
ve zamansal terimlerle ifade edilebilecek bir seviyeye indirgenmişti.
Ramsay Burt’a göre kitlesel jimnastik gösterilerinde iktidar
kadınların bir topluluğun parçası olma arzularını manipüle
ediyor, itaatkar bedenler oluşturmak istiyordu. Bu gösteriler
kadınların gönüllü olarak kendi üzerlerinde bir disiplin rejimi
kurdukları patriyarkal bir pratiği temsil etmekteydi ve gösterilere
katılan kadınların moda haline getirilmiş ince beden normunu
muhafaza edebilmeleri için sürekli beden eğitiminden geçmeleri
gerekmekteydi.
Naziler
kadınları Nasyonal Sosyalist ideoloji doğrultusunda örgütlemeye
çalışıyor, dava arkadaşlığına, birlik ve beraberliğe dayalı
bir topluluk ruhu oluşturmak istiyordu. Nazilerin yönettiği kadın
dans okullarında disiplinin ve kardeşliğin önemi
vurgulanmaktaydı. Naziler disiplinli kadın topluluğu idealini
eğlence sektöründe de güçlendirmek istiyorlardı. Teri J.
Gordon’un Fascism and Female Form: Performance Art in the Third
Reich adlı yazısında belirttiği gibi ( Journal of the History of
Sexuality, 11.1 ve 2, 2002) Almanya’da Weimar döneminde etkinlik
gösteren revüler Nazi yönetimi döneminde hızlı bir gelişme
içine girmişti. Revü kızlarının toplu, senkronize, mekanik
hareketleri düzen, disiplin ve kontrol nosyonlarını
güçlendirmekteydi. Bu tür toplu danslar sağlık ve uyum
imgelerinin de yardımıyla bir bütünlük ve kolektif kimlik
illüzyonu yaratmaktaydı. Hitler Tiller Girls’e hayrandı. Nazi
döneminde kabareler, revüler ve revü filmleri daha milli, askeri
bir nitelik kazandı. Askeri elbiseler giymiş revü kızları
sahnede marş eşliğinde ritmik yürüyüş yapıyor, kılıçlarıyla
askeri egzersizler gerçekleştiriyordu. 1939’da Hiller Girls’ün
reklam afişindeki kadınlar askeri üniformalı ve tam teçhizatlı
biçimde poz vermekteydi. Revüler resmi geçit törenine dönüşmeye
başlamış, toplu dans gösterisi tek bedenin, tek ritmin, tek
temponun egemen olduğu bir beden disiplini gösterisi haline
gelmişti.
Kitlesel
beden gösterileri toplumsal olarak cinsiyetlendirilmişti. Erkek
jimnastikçilerin yürüyüşü izleyiciyi gölgede bırakan kadir-i
mutlak bir devlet gücünün temsili olarak belirirken kadın
jimnastikçilerin yürüyüşü erkek izleyici kitlede, cinselliği
tehdit edici olmayan, çizgisel bir biçim altında sınırlandırılmış,
kontrol altına alınmış bir “nesne kitle” izlenimi
yaratıyordu. Bu tür gösteriler modernlik boyunca kadınla
ilişkilendirilen belirsizliği, kendiliğindenliği,
disiplinsizliği, tekinsizliği, istikrarsızlığı tekrara ve bir
örnekliğe dayalı bir hareket içinde inzibat altına alma amacına
hizmet etmekteydi. Susan Sontag’ın Fascinating Fascism adlı
yazısında (Under the Sign of Saturn: Esssays’in içinde)
söylediği gibi Hitler, liderliği kadın kitlelerinin cinsel olarak
hakimiyet altına alınması olarak görmekteydi. Faşizm kadın
kitlelerini intizamsız, canlı bir çeşitlilik gösteren, anarşik,
kendiliğindenliğe dayalı oluşumlar içinde görmek istemiyor,
onları eril, mekanik, rasyonel, hiyerarşik, disipliner yapılar,
örüntüler içinde kontrol altına almayı ve yönlendirmeyi
amaçlıyordu.
YAŞAR
ÇABUKLU
KAYNAKLAR:
Siegfried
Kracauer: The Mass Ornament: Weimar Essays, Harvard University Press,
2005, 416 s.
Ramsay
Burt, Alien Bodies: Representations of Modernity, “Race”, and
Nation in Early Modern Dance, Routledge, 1998, 222 s.
Susan
Sontag, Under the Sign of Saturn: Essays, Picador, 2002, 224.s