NEW
AGE GEZGİNLERİ
İngiltere’de
New Age Gezginleri, Yeni Gezginler, Hippi Gezginleri gibi adlarla
anılan topluluklar 1970’li yılların başlarında görünürlük
kazandı. Alternatif bir yaşam tarzını benimseyen bu topluluklar
-aynı zamanda içlerinde yaşadıkları- rengarenk boyanmış eski
arabalarla, otobüslerle, karavanlarla yazları konvoylar oluşturarak
çeşitli festivallere katılıyorlar, kışın da birlikteliklerini
sürdürüyorlardı. Gezginlerin içinde hippiler, neo-pagan
inançlara, New Age tinselliğine yakın gruplar vardı. Açık
festivallerden en önemlisi 21 Hazirandaki yaz gündönümünün
kutlandığı Stonehenge’de yapılan festivaldi. 1972’de başlayan
festivaller daha sonraları her yıl tekrarlanmaya başlamış,
başlarda festivale birkaç araç giderken sonraları “hippi
konvoyu” olarak da adlandırılan konvoylar oluşmaya başlamıştı.
Ticari olmayan bu festivallerde diğer çadırların yanı sıra
Kızılderili çadırları kuruluyor, odun ateşleri yakılıyor,
bedava/maliyet fiyatına yiyecek içecek dağıtılıyor, esrar
içiliyor, “müziğe büyü eşlik ediyordu”. Greg Martin
“Generational Differences Amongst New Age Travellers” adlı
yazısında İngiltere’de 1970’li yıllardaki ilk gezginler
kuşağının işsizlik ve evsizlik sonucu değil bir yaşam tarzı
tercihinin sonucu olarak yollara düştüklerini söyleyecekti.
Görece bir ekonomik refahın var olduğu bir dönemde Yeni Gezginler
evlerinin ve işlerinin sağladığı kısmi güvenceleri terk ederek
mevcut toplum karşısında alternatif bir varoluş tarzına
yönelmişlerdi. Bu ilk kuşaktan gezginler Alberto Melucci ve başka
yazarların Yeni Sosyal Hareketler olarak tanımladığı kesime
bağlıydı. Bazıları ekoloji hareketleri içinde yer almış,
bazıları New Age tinselliğini benimsemişti.
1982
Haziranında Stonehenge festivalini takiben yüz elli araçtan oluşan
Yeni Gezginler konvoyu Greenham Common’daki –içinde Cruise
füzeleri bulunan- Amerikan hava üssünün yakınında “Cruise
Karşıtı Kozmik Karnaval” kampını kurdu ve 1981’den beri
burada sürmekte olan Kadın Barış Kampı ile dayanışma içine
girdi. Kamp çevresinde oluşan, anti-nükleer hareketle ilişki
kuran, “Barış Konvoyu” olarak da anılan Yeni Gezginler konvoyu
tabloid basın tarafından kamuoyuna olumsuz bir biçimde sunuldu.
Şubat 1985’te polis karnaval kampını şiddet kullanarak
boşalttı. Alan Lodge’un “One Eye on the Road” adlı yazısında
belirttiği gibi 1980 ortalarında gezgin konvoyları polis ve
bölgesel yetkililer ile kedi fare oyunu oynayacaklardı. Basın
gezgin konvoylarıyla ilgili bir panik havası yaratıyor, silahlı
hippi konvoylarının polise saldırdığı yolunda asılsız
haberler yayınlıyordu. Öte yandan her yıl Stonehenge’de
düzenlenen açık festivallere olan katılım katlanarak artmış,
aralarında anarşistlerin ve post-punk grupların da bulunduğu
katılımcıların sayısı 1984’te otuz bine ulaşmıştı.
1985’te yetkililer Stonehenge’de yapılacak yaz gündönümü
festivalini yasakladı. Andy Worthington’un kitaplarında anlattığı
gibi 1 Haziran 1985’te Yeni Gezginlerden, savaş karşıtlarından,
yeşil aktivistlerden ve festivali izlemek isteyenlerden oluşan,
içlerinde kadınların ve çocukların da bulunduğu yaklaşık dört
yüz elli kişilik konvoyun önü Beanfield’de, Stonehenge’e
sekiz mil kala çevre bölgelerden takviye alan bin üç yüz kişilik
bir polis gücü tarafından kesildi. Polis hiçbir uyarıda
bulunmadan araçların ön camlarını kırmaya, araçların
içindekileri kırık camların arasından çekip çıkararak dövmeye
başladı, kadınları saçlarından çekerek yerlerde sürükledi.
Çok sayıda konvoy üyesi yaralandı. Konvoydakilerin büyük
çoğunluğu gözaltına alındı. Bu gözaltı İngiltere’de
İkinci Dünya Savaşından sonra gerçekleşen en büyük
gözaltıydı.
Polisin
aşırı şiddete başvurması ilk kez rastlanan bir olgu değildi.
Jim Carey’in “A Criminal Culture?” adlı yazısında dikkat
çektiği gibi 1980’lerde muhafazakar Thatcher yönetimi sırasında
polis kalabalıklara müdahale etmek üzere para-militer bir güç
olarak yeniden yapılandırılmış, 1984’teki madenciler grevine
askeri taktiklerle müdahale etmişti. Polisin 1985’te konvoya
müdahalesi sırasında yaralanan 24 kişi polis aleyhine dava açtı.
1991’de sona eren davada polis tazminat ödemeye mahkum oldu, ancak
tazminat miktarı konvoycuların dava için yaptıkları harcamaları
karşılamaya ancak yetmekteydi. Polisin konvoya yönelik aşırı
şiddetinin üzerinin konvoycuları suçlulaştırmak isteyen medya
ve polis tarafından örtülmesinin önündeki önemli engellerden
biri genç Lord Cardigan’ın ifadesiydi. Tanınmamak için başına
kask takarak motosikletle konvoyu belirli bir mesafeden takip eden ve
polisin konvoya karşı aşırı şiddetine şahit olan Lord Cardigan
daha sonra mahkemede polisin aleyhine tanıklık edecek, polislerin
hamileliğinin son döneminde olan bir kadını coplarıyla feci
şekilde dövdüklerini söyleyecekti. Stonehenge’deki festivaller
üzerine konan yasak sınırlı bir biçimde girişe izin verilen
2000 yılına kadar sürecekti. 1985’i takip eden yıllarda New Age
Gezginleri Stonehenge’e gitmeye çalıştılarsa da polis
tarafından engellendiler, kırsal kesimde kamp kuran konvoylar
askeri tipte polis operasyonlarına maruz kaldı. Bu para militer
operasyonlardan biri Daybreak Operasyonuydu. 1986 haziranında Stoney
Cross’ta Yeni Gezginlerin yüz araçlık konvoyunu durduran 400
kişilik polis gücü tüm araçlara el koyacaktı. 1985’te
Beanfield’deki şiddetli müdahalesi sonucu kötü bir ün kazanan
polisin uyguladığı şiddet bu kez daha düşük seviyedeydi.
Vilayet polis müdürü konvoyu “pislik konvoyu” olarak
nitelendirecekti.
1986’da
İngiliz hükümeti Yeni Gezginleri hedef alan Kamu Düzeni Kanununu
yürürlüğe koydu. “Antihippi” maddeler içeren bu yasa on iki
ya da daha fazla araç bir araya gelirse polise bunları dağıtma
yetkisi vermekteydi. Aynı yıl içişleri bakanı Douglas Hurd bir
konuşmasında gezginlerin hukuka ve başkalarının haklarına saygı
göstermeyen bir ortaçağ haydutları çetesi olduğunu
söyleyecekti. Thatcher ise hippi konvoylarının hayatını
güçleştirmek için elinden gelen her şeyi yapmanın kendi
hükümeti açısından bir zevk olduğunu dile getirecekti.
Hükümetin tavrından güç alan basın ise gezginlerin çocuklarının
kirli ve haylaz olduğunu, gezginlerin yerel mülk sahiplerinin
arazilerine zarar verdiğini, uyuşturucu kullandıklarını,
festivallerde çevreyi pisletip gürültülü müzikleriyle
çevredekileri rahatsız ettiklerini, trafikte kaosa yol açtıklarını,
sosyal yardımlardan faydalanmak için sahtekarlık yaptıklarını
iddia edecekti. Jim Carey’in söylediği gibi 1986’daki Kamu
Düzeni Kanununun ve takip eden polis müdahalelerinin en önemli
etkisi New Age Gezginlerinin geçimlerini sağladıkları alternatif
ekonomiye darbe vurmasıydı. 1980 ortalarına kadar gezginler
gittikleri festivallerde, panayırlarda, fuarlarda kendilerinin
yaptıkları el zanaatı ürünlerini satıyor, geçici küçük
işlerde çalışıyor, performanslar sergiliyor, ucuz eşya ve giysi
satıyor, bu şekilde geçimlerini sağlıyorlardı. Öte yandan
1980’lerin ikinci yarısında muhafazakar Thatcher hükümetinin
neo-liberal politikaları sonucu işsizliğin ve evsizliğin artması,
sosyal refah devleti uygulamalarının tasfiye edilmesi yeni genç
bir kuşağın gezgin olarak yollara düşmesine neden olacaktı.
Greg Martin “New Age Travellers: Uproarious or Uprooted?” adlı
yazısında post-fordist ekonominin geliştiği Thatcher döneminde
marjinal grupların sosyal refah sisteminden dışlandıklarını
söyleyecekti. Sosyal güvenlik ve konut yasalarında yapılan
değişikliklerle gençlere sağlanan işsizlik ve konut yardımları
kısıtlanmış, evsizlere barınacak yer sağlamakla yükümlü
yerel otoriteler çok sayıda yeni kriter öne sürmeye başlamış,
evsiz ve işsiz gençler cezalandırılmıştı. Bu kanunlar
sonucunda 1980 sonlarında ve 1990 başlarında işsiz ve evsiz kalan
çok sayıda genç -alternatif bir yaşam tarzı olarak gezginliği
tercih etmiş eski kuşak gezginlerden farklı olarak- var kalabilmek
için mecburen ekonomik mülteci olarak yollara düşmek zorunda
kalacaktı.
Yasaların
yollara sürdüğü asıl kesim aile içindeki çatışmalar
nedeniyle ebeveynlerinin evlerinde kalamayan, bağımsız yaşayan
gençlerdi. Rebecca Barnes, Timothy Auburn ve Susan Lea’nın
“Citizenship in Practice” adlı yazılarında belirttikleri gibi
(British Journal of Social Psychology, 43, 2004) konvoylara katılıp
yollara düşen yeni gezginler kırsal alanda konakladıkları
bölgelerde yerel güçlerin tepkileriyle karşılaşıyorlardı.
Konvoy araçlarının girmemesi için hendekler kazılıyor, yerel
meclisler tarafından setler inşa ediliyor, yerel guruplar geceleri
gezginlere gözdağı vermeye çalışıyor, bir çok yerel pub’ın,
barın, dükkanın girişlerine “gezginler giremez”, “hippiler
giremez” levhaları asılıyordu. 1968 tarihli Karavan Alanları
Kanunu yerel meclisleri gezginlere karavan alanları sağlamakla
yükümlü kılmıştı. Ancak meclisler bu görevlerini yerine
getirmiyor, gezginler için resmi transit kamplar kurulmasına
yönelik planlama talepleri şiddetli bir muhalefetle karşılaşıyordu.
Yeni gezginlerin konakladıkları yerlerden zorla tahliye
edilmelerine karşı yaptıkları itirazlar reddedilmekte, toprak
sahipleri ve polis, gezginleri konakladıkları arazilerden zorla
dışarı çıkarmaktaydı. Yerel polis gezginleri kendi yetki
bölgesinin dışındaki bir bölgeye sürüyor, yeni bölgedeki
polis de aynı şeyi yapıyor, herhangi bir yerde konaklamaları
engellenen gezginler sürekli harekete zorlanıyordu. Devlet işsizlik
ve evsizlikle sonuçlanan neo-liberal politikaları yürürlüğe
koymuş, evsiz ve işsiz kalanlara yapılan sosyal yardımları
kaldırarak bu insanları yollara sürmüş, kendi çıkarttığı
1968 tarihli yasayı uygulamayarak onlara kamp kurabilecekleri yer
göstermemiş, kendi yarattığı zorunlu gezginliği
suçlulaştırmıştı.
İngiliz
devletinin Yeni Gezginlere yönelik tavrı onları yurttaş olarak
görmemek, onları yurttaşlığa ait sosyal haklardan mahrum
bırakmaktı. Muhafazakar politikacılar gezginlerin toplumsal hayata
katılmak konusunda isteksiz olduklarını söylüyorlardı. Douglas
Hurd 1986’da gezgin konvoylarının özel muameleyi ya da muafiyeti
hak etmediğini çünkü gezginlerin yurttaş olarak yükümlülüklerini
yerine getirmediğini öne sürecekti. Thatcher’a göre ise New Age
gezginleri özgür bir toplumun tüm avantajlarından yararlanıyorlar
ancak bu topluma yönelik herhangi bir sorumluluk almayı
reddediyorlardı. Chris Rojek “The Convoy of Pollution” adlı
yazısında bu tür söylemlerin tanımladığı yurttaş tipinin hem
işte hem de serbest zamanında “normal” şekilde davranan
“normal” bireyi temsil ettiğini söyleyecekti. Gezginlerden
beklenen ve onlara seçme özgürlüğü olarak sunulan şey herkes
gibi davranmalarıydı. Normal yurttaş tanımı gezgin konvoyunu
anormallikle damgalamakta, onu normal insanlara, normal standartlara
yönelik bir hakaret olarak görmekteydi. Normal insanla kastedilen
düzenli bir işe ve eve sahip bireydi. Hippi yaşam tarzı ise
tahakküm edici bireycilik ve ücretli çalışma yerine kolektif
yakınlığı, yaratıcılığı, izolasyonu aşmayı öne
çıkarmaktaydı. Sıradan yurttaş karşısında hippiler toplumsal
organizmayı tehdit eden bir hastalık olarak, bir pislik konvoyu
olarak görülmekteydi. Öte yandan normallik ideolojisi eğlencenin
de düzenli, tertipli olması gerektiğini öne sürüyordu.
İngiltere’de 1980’lerin sonlarından itibaren Yeni Gezginlerin
de katıldığı, son ana kadar yapılacağı yerin gizli tutulduğu
izinsiz eğlence ve dans partileri düzenlenmeye başlamıştı.
Bunun üzerine hükümet izinsiz parti organize edenlere para
cezaları getirdi. Bu partilerden en ünlüsü 1992’de
Castlemorton’da neredeyse bir gecede spontane olarak örgütlenen,
çoğu gezgin on binlerce kişinin katıldığı özgür festivaldi.
Castlemorton Festivali 1984 Stonehenge festivalinden sonraki en büyük
festivaldi. Basın ülkede bir panik havası yaratacak, hükümet
ise gezginlere büyük bir darbe vuracak bir yasa tasarısı
hazırlamaya girişecekti. 1994’te yürürlüğe giren Cezai
Adalet ve Kamu Düzeni Kanunu izinsiz toplantılara, açık hava
eğlencelerine, kamp yapmaya karşı cezalar getiriyor, bir araya
gelebilecek araç sayısını on ikiden altıya indiriyordu. Kanun
göçebe yaşam tarzı sürmeyi bir suç haline getirmekteydi. Öte
yandan bu kanun 1968’deki Karavan Alanları Kanununun yerel
yetkililer için getirdiği, gezginlere yer bulmaya dair yükümlülüğe
son vermekteydi. Zoe James “Policing Space: Managing New Travellers
in England” adlı yazısında (The British Journal of Criminology,
2006, 46-3) 1994’teki kanunla ana akım yerleşiklik karşısında
Yeni Gezginlerin göçebeliğinin bir sapkınlık olarak sunulduğunu
söyleyecekti. Yerleşik toplumun düzeninde iş ve ev mekanları
birbirinden ayrılmıştı. Oysa geçimlerini katıldıkları
festivallerdeki faaliyetlerinden sağlayan gezginler için iş ve
yaşama mekanı birleşmişti. Yerleşikliğin düzeninin yasaları
iş ve ev arasında bir sınır oluşturulmasını dayatmaktaydı.
Devlet 1990’lı yıllar boyunca Yeni Gezginler üzerindeki
baskılarını arttıracaktı. 1993’te istihbarat birimleri
“Snapshot Operasyonunu” başlatarak Yeni Gezginleri polisin
birinci hedefi haline getirecek, gezginlerle ilgili geniş bir
istihbarat faaliyetine girişeceklerdi. 1995’te sosyal yardım
kuruluşları kendilerine başvuran gezginlerin detaylı kişisel
bilgilerini içeren bir sayım başlatacaklardı. 1996’da iş
arayanlara verilen yardım, “eğer iş arayan kişinin dış
görünüşü ve davranışları iş bulmasını engelleyecek
şekildeyse” kesilebiliyordu. Bu uygulama yeni gezginleri hedef
almaktaydı. Tüm bu baskıların sonucunda gezginlerin bazıları
ülkenin çeşitli yerlerindeki kırsal topluluklar içine dağıldı,
bazıları küçük guruplar halinde yaşamaya yöneldi, bazıları
Galler’e, İskoçya’ya, Portekiz’e, İspanya’ya, Fransa’ya
gitti. 2000’den sonra Stonehenge’e girişe tekrar izin verilince
çok sayıda gezgin yaz gündönümünü kutlamak üzere buraya
gitti.
Stonehenge
neolitik dönemden kalma, büyük taşlar kullanılarak oluşturulmuş
bir çemberdi. Dik duran taşların üzerine kiriş taşları
yerleştirilmişti. Chippindale’e göre Stonehenge insanın
duygularını güçlü bir şekilde etkileyen, tinsel bir mekandı.
Yirminci yüzyıl başlarında Druidler tarikatından gruplar burada
ayinler yapmaya başlamışlardı. 1960’lardan itibaren Stonehenge
New Age ve neo-pagan inançlara sahip guruplar için kutsal bir mekan
haline geldi. Yeni Çağ Gezginlerinin her yıl Stonehenge’e gidip
burada yaz gündönümünü kutlamaları Victor Turner’ın
bahsettiği anti-yapısal ve ara alana ait boyutlara sahipti.
Stonhenge gezginlerin festival/ayin yaptıkları bir tür hac
yeriydi. Yeni Gezginler içinde yaşadıkları toplumdan kopmuşlardı
ve yeni bir topluluk arayışı içindeydiler. Communitas üyelerin
birbirine eşit olduğu yapısız bir topluluktu, mevcut toplumsal
rollerin terk edildiği, insanlar arasında dolaysız ve özgürlükçü
ilişkilerin yaşandığı, ara alanda olmanın izlerini taşıyan
bir geçiş topluluğuydu. Stonehenge’e düzenledikleri yıllık
hac gezginlerde tinsel bir topluluk özlemini besliyor, Stonehenge
tinsel ayinlerin gerçekleştiği kutsal bir coğrafi mekana
dönüşüyor, gezginlerin kimlikleri alternatif bir kültürün
parçası haline geliyordu. Hetherington’a göre Yeni Gezginlerin
kimliği sınıf gibi modern dayanışma biçimlerinin çözülmesi
ve kabile benzeri topluluklar içinde yeni kimliklerin oluşması
süreciyle bağlantılıydı. Gezgin toplulukları bireylerin
duygusal dayanışma vasıtasıyla güçlenmesini sağlıyorlardı.
Stonehenge küçük gezgin topluluklarının kolektif bir kimlik
oluşturmasına imkan veren bir sosyal merkezdi. İngiliz yetkililer
Stonehenge’e düzen/resmi miras çerçevesinde yaklaşırken Yeni
Gezginler gizemi ve festivali öne çıkarıyorlardı. Gezginler için
Stonehenge tinsel tapınmanın ve yenilenmenin yeriydi, ötekiliğe
ait sembolik, heterotopik bir alandı. Burada gerçekleştirilen
festivaller ve ayinler gezginlerin aykırı, “normal olmayan”
kimliklerini geliştiriyordu. Resmi görüşe ve yerel mülk
sahiplerine göre ise gezginlerin yaşam tarzı belirsizliği,
süreksizliği, grotesk olanı temsil etmekteydi ve bir kirlilik,
huzursuzluk, tehlike kaynağıydı. Öte yandan Stonehenge
festivalleri gezginlerin yaşam tarzının ötekiliğinin ve
marjinalliğinin sahnelendiği, bir tür Vahşet Tiyatrosunun,
eşiksel ve karnavalesk bir ethosun sunulduğu performanslardı. Yeni
Gezginlerin ihlalci yaşam stratejileri sonunda onların muhteşem
ütopik “duvarsız müzesinin”, bir heterotopya yeri olan
Stonehenge’in yetkililerce kapatılmasını beraberinde
getirecekti.
İngiltere’de
resmi yetkililer Stonehenge’i orta sınıfa yönelik bir serbest
zaman mekanı, turistik bir mekan olarak düzenlemek istiyordu. Oysa
orta sınıf turistin gözlemlediği yerle arasına mesafe koyan,
üstünlük taslayan, “yerin onun ruhunu ele geçirmesine izin
vermeyen” nesneleştirici bakışı onun Stonehenge ile karşılıklı
etkileşime dayalı bir iletişim kurmasını engellemekteydi. Yeni
Gezginler için ise Stonehenge, içinde kendilerinden geçtikleri
mistik, kutsal bir mekandı. Rojek hippilerin Stonehenge’i bir müze
olarak görmediklerini, Stonehenge’in ancak canlı bir tinsel
kaynak olarak kullanıldığında hayatiyet kazandığını
söyleyecekti. Stonehenge zamansızlığı, zaman boyutunun dışında
dolaysız bir zenginliği, mistik, ilahi bir durumun anlık
tezahürünü temsil etmekteydi. Hippilere göre Stonehenge’in
resmi bir şekilde yönetilmesi onun büyüsünün bozulmasına
katkıda bulunmuştu. Resmi yönetim normallik adına hareket
etmekteydi ve onun standartları belirli bir tarihsel döneme özgü
olup dünyayı düzenlemenin belirli bir yoluna tekabül etmekteydi.
Bu standartlar iktidarın spesifik bir dağılımının ifadeleriydi
ve hippilerin Stonehenge ile olan ilişkilerini sapkın, anormal bir
serbest zaman faaliyeti olarak tanımlamaktaydı. Öte yandan Keith
H. Halfacree’nin “Out of Place in the Country: Travellers and the
‘Rural Idyl’ ” adlı yazısında dile getirdiği gibi Yeni
Gezginlerin varlığı toplumun zihninde kırsal kesimle ilgili
olarak oluşmuş egemen tasvirle, resimle çelişmekte, egemen
kırsal uzamsal düzeni ihlal etmekteydi. Gezginler
–idealleştirilmiş- kırsal peyzajda yeri olmayan sapkın,
gürültücü, işgalci guruplar olarak görülüyordu. Hayli
marjinalleştirilmiş bir konuma sahip olmalarına karşın
çingeneler kırsal tabloda görece meşru bir konuma sahip
görülmekteydi. Hetherington Yeni Gezginlerin daha yüksek bir
hareketliliğe sahip oldukları ve “farklı” göründükleri için
çingenelerden daha korkutucu olarak algılandıklarını, kırsal
kesimin romantikleştirilmiş coğrafyasında gezginlere yer
olmadığını söyleyecekti. Sağ yaklaşımlara göre Roman
çingeneler çingene kültürünün içinde doğmuşlardı, müphem
olmayan, belirli bir etnik kimliğe sahiplerdi ve bu açıdan ırk
ayrımcılığına karşı hak talepleri meşruydu. New Age
Gezginleri ise kendi yaşam tarzlarını kendileri seçmişlerdi ve
bu nedenle hakları yoktu. Gezginler yerleşik, alt-orta sınıf bir
geçmişten gelmişlerdi ve isterlerse tekrar geldikleri yere
dönebilirlerdi. Sağ düşünce açısından Yeni Gezginler
kodlanamayan, bir kimlik içinde sabitlenemeyen ötekiyi temsil
etmekteydi.
YAŞAR
ÇABUKLU
KAYNAKLAR:
Andy
Worthington, Stonehenge: Celebration and Subversion, Alternative
Albion, 2004, 281 s.
Der.
Andy Worthington, The Battle of Beanfield, Enabler Publications and
Training Services, 2005, 240 s.
Kevin
Hetherington, New Age Travellers: Vanloads of Uproarious Humanity,
Continuum International Publishing Group, 2000, 256 s.
Christopher
Chippindale, Stonehenge Complete, Thames & Hudson, 1994, 296 s.
Victor
Turner, The Ritual Process: Structure and Anti-structure, Adline
Transaction, 1995, 230 s.